top of page

Ergenlik Döneminde Çocuklara Yaklaşım

  • Yazarın fotoğrafı: TasPsikoloji
    TasPsikoloji
  • 16 Mar
  • 12 dakikada okunur

Ergenlik Dönemindeki Çocuğunuza Nasıl Yaklaşmalısınız?


Birçok ebeveyn için ergenlik, ebeveynlik yolculuğunun belki de en zorlu etaplarından biri olarak görülür. Düne kadar yanınızdan ayrılmayan, her dediğinizi dinleyen çocuğunuz bir anda söylediğiniz her şeye burun kıvırmaya, kapıları çarpmaya başlayabilir. Peki, bu değişim karşısında anne-baba olarak ne yapmalısınız? Endişelenmeyin – bu dönemi anlamak ve uygun yaklaşımı benimsemek, çocuğunuzla ilişkinizi sağlıklı tutmanın anahtarıdır. Bu rehber yazıda, ergenlik döneminin özelliklerinden duygusal dalgalanmalara, iletişim stratejilerinden zor duygularla başa çıkmaya, sınır koymaktan ebeveynlerin kendi duygularını yönetmesine kadar pek çok konuyu ele alacağız.

Ergenlik Döneminin Tanımı ve Özellikleri

Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecidir ve yaklaşık 10-12 yaşlarından 18-20’li yaşlara kadar sürebilir. Dünya Sağlık Örgütü, ergenlik dönemini 10-19 yaş arası olarak tanımlar. Bu süreçte gençler, fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan hızlı ve köklü değişimler yaşarlar.

  • Biyolojik Değişimler (Fiziksel): Ergenlikle birlikte büyüme atakları, hormonal değişimler ve cinsel olgunlaşma (puberte) gerçekleşir. Vücut yapısı yetişkin görünümüne doğru değişir, kızlarda adet döngüsü başlar, erkeklerde ses kalınlaşması ve kıllanma artışı gibi belirtiler görülür. Bu fiziksel değişimler gençlerin kendilerini algılayışını ve özgüvenini etkileyebilir. Örneğin, akranlarından erken gelişen bir genç kendini “farklı” hissedip utangaç olabilir ya da tam tersi geç gelişen bir genç endişe duyabilir. Bu dönemde beden imajı ve dış görünüşe önem verme oldukça yaygındır.

  • Bilişsel ve Psikolojik Değişimler: Ergenlik, zihinsel olarak da olgunlaşmanın başladığı bir dönemdir. Çocuklukta somut düşünme hakimken, ergenlikle birlikte gençler soyut kavramları anlamaya, farklı olasılıkları düşünmeye başlarlar. Mantık yürütme, muhakeme ve ahlaki değerler gelişmeye başlar. Ancak bu dönemde gençler bazen hala benmerkezci davranışlar sergileyebilir; kendi deneyimlerini benzersiz sanma (“beni kimse anlamaz” düşüncesi) sık görülür. Duygu durumları dalgalıdır ve kimlik arayışı önemli bir zihinsel uğraş haline gelir. Genç, “Ben kimim, neye inanıyorum, hayatta ne yapmak istiyorum?” gibi sorularla meşgul olur. Bu da zaman zaman kararsızlık, tutarsızlık veya uç noktalara savrulma şeklinde davranışlara yansıyabilir.

  • Sosyal Değişimler: Ergenlikte aileden bağımsızlaşma ve akranlara yönelme belirginleşir. Gençler bu yaşlarda arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirir, aileden ziyade akran desteği ve onayına önem vermeye başlarlar. Ebeveynlerinden daha az yardım istemeleri normaldir; sorunlar karşısında kendi başlarına çözüm aramaya eğilimlidirler. Ayrıca romantik ilişkiler ve flört deneyimleri de bu dönemde başlayabilir. Sorumluluk duygusu gelişir: bazı ergenler evde veya okulda daha fazla sorumluluk (örneğin ev işi yapmak, okul projelerini üstlenmek, part-time çalışmak) almak isteyebilir. Tüm bu sosyal değişimler, gencin aidiyet duygusunu şekillendirir ve kendi değerlerini oluşturmasına yardımcı olur.

Ergenlik kısmen bir “deneme-yanılma” sürecidir. Genciniz, farklı giyim tarzları, müzikler, hobiler veya arkadaş grupları deneyerek kendini tanımaya çalışır. Bu arayış bazen aileyi endişelendirebilir, fakat unutmayın ki değişim bu dönemin doğal bir parçasıdır. Hatta uzmanlar, hiçbir değişim göstermeyen, “sorunsuz” ergenin daha endişe verici olabileceğini vurgular; çünkü ergenlik, bir miktar iniş çıkışın ve farklı denemelerin beklenen bir dönemidir.

Duygusal Dalgalanmalar ve Nörobilimsel Açıklamalar

Ergenlik dönemindeki çocuklar bir gün neşeli ve coşkulu iken ertesi gün karamsar ve öfkeli olabilirler. Bu duygusal dalgalanmalar, sadece “ergen huysuzluğu” olarak geçiştirilmemelidir; altında yatan bilimsel nedenler vardır.

Beyin Gelişimi ve Hormonlar: Ergenlik dendiğinde akla ilk gelen etken hormonlardır. Gerçekten de bu dönemde vücut, çocukluktan çok daha fazla cinsiyet hormonu (östrojen, testosteron vb.) üretmeye başlar. Hormonlardaki bu artış, gençlerde duyguların daha yoğun yaşanmasına katkıda bulunur. Ancak tüm dalgalanmaların sorumlusu sadece hormonlar değildir; beynin gelişim süreci de bu davranışlarda büyük rol oynar. Ünlü çocuk gelişimi uzmanları, ergenlikte beynin adeta “inşaat halinde” olduğunu belirtir – tıpkı yapım aşamasındaki bir web sitesinin tam işlerlik kazanmaması gibi, ergen beyni de geçici olarak dengesiz çalışabilir.

Özellikle beynin ön bölgesi olan frontal korteks, ergenlik döneminde halen gelişimini sürdürür. Frontal korteks; planlama, mantıklı karar alma, dürtü kontrolü ve ileri görüşlülük gibi işlevlerin merkezidir, yani beynimizin “yönetici” parçasıdır. Bu bölüm yetişkinliğe doğru, hatta 20’li yaşların ortasına kadar tam olgunlaşmaz. Sonuç olarak ergenler, duygularını ve dürtülerini kontrol etmede yetişkinlerden daha zorlanırlar. Beynin duygu merkezi diyebileceğimiz kısımları (örn. limbik sistem) ise daha erken geliştiği için, gençler yoğun duyguları deneyimler fakat bu duyguları dizginleme becerileri henüz tam gelişmediğinden ani tepkiler verebilirler. Bu nörobilimsel gerçek, ergenlerde görülen ani öfke patlamaları, hızla değişen ruh halleri ve riskli davranışlar için bilimsel bir açıklama sunar.

Gerçek bir örnek: 15 yaşındaki Ayşe, küçük bir tartışma sonrası odasının kapısını çarpıp öfkeyle içeri kapanabilir. Bir saat sonra ise hiçbir şey olmamış gibi neşeyle arkadaşlarıyla buluşmaya gidebilir. Bu tür uç noktalar, ergen beyninin “gaz pedalı” ile “fren pedalı” arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanır. Beynin gazı (duygular) kolayca köklenir, fakat freni (mantık ve kontrol) tam devrede değildir. Bu bilgilere sahip olmak, ebeveynlerin bu dalgalanmaları kişisel almamaları ve gencin karakteriyle ilgili yanlış sonuçlar çıkarmamalarına yardımcı olabilir.

Etkili İletişim Stratejileri

Ergenlik dönemindeki gençle iletişim kurmak bazen mayın tarlasında yürümek gibi hissedilebilir. Ancak sağlıklı ve açık bir iletişim, bu dönemi sorunsuz atlatmanın en önemli anahtarlarındandır. İşte ebeveynlerin çocuklarıyla etkili iletişim kurabilmesi için bazı öneriler:

  • Dinleyin ve Anlamaya Çalışın: İletişimin ilk kuralı, karşınızdakini gerçekten dinlemektir. Ergen çocuğunuz konuşmaya başladığında hemen öğüt vermek veya sorguya çekmek yerine onu sakince dinleyin. Doğrudan soru yağmuruna tutmak yerine “pasif dinleme” yöntemini deneyin. Gençler, üzerlerinde baskı hissetmediklerinde ebeveynlerine daha fazla açılma eğilimindedir. Örneğin okulda yaşadığı bir olayı paylaştığında, araya girmeden onu dinlemeniz, devamını getirmesi için cesaretlendirici olacaktır.

  • Empati Kurun ve Duygularını Doğrulayın: Çocuğunuzun hislerini hemen “halletmeye” veya küçümsemeye çalışmayın. “Abartıyorsun, bunda kızacak ne var?” gibi tepkiler, onda anlaşılmama duygusu yaratır. Bunun yerine duygularını anladığınızı belli edin. “Bu durum seni gerçekten üzmüş olmalı, anlıyorum” gibi bir cümle, gence duygularının geçerli olduğunu hissettirir. Araştırmalar, duygularının onaylandığını hisseden gençlerin öfke ve üzüntü gibi zor duygularını daha kolay yönettiklerini gösteriyor.

  • Güven Gösterin ve Sorumluluk Verin: Gençler, özellikle de ebeveynleri tarafından ciddiye alındıklarını ve güvenildiğini hissetmek isterler. Ona küçük de olsa sorumluluklar vermek veya fikrini sormak, “Bana güveniyorlar” mesajı verir. Örneğin evde önemli bir eşyayı alması için ondan rica etmek veya ailece yapılacak bir plan hakkında onun görüşünü almak özgüvenini artırır. “Senin bu işi başarabileceğine inanıyorum” mesajı, gencin hem kendine güvenini hem de size olan güvenini pekiştirir.

  • “Diktatör” Olmayın, Kuralları Açıklayın: Ebeveyn olarak bazı kurallar koymanız elbette gereklidir, ancak bunu sert bir otorite şeklinde yapmamaya çalışın. Kurallar konusunda mümkün olduğunca şeffaf ve esnek olun. Örneğin, hafta içi geç saatte dışarı çıkmasına izin vermiyorsanız bunun nedenini açıklayın. “Ertesi gün okulun var ve yeterince uyuman önemli” şeklinde bir açıklama, “Ben söyledim olacak” tavrından daha etkilidir. Gençler, mantığını anladıkları kurallara uymaya daha yatkındır. Unutmayın, ergenlikte sınırları test etmek doğal bir dürtüdür, bu yüzden koyduğunuz kuralların nedenlerini anlamalarını sağlamak dirençlerini azaltacaktır.

  • Olumlu Davranışları Takdir Edin: Ergeniniz her ne kadar “cool” görünmeye çalışsa da sizin onayınıza ve takdirinize hala ihtiyaç duyar. Küçük de olsa yaptığı iyi şeyleri fark edin ve onu övün. Yalnızca hatalara odaklanan bir iletişim, bir süre sonra tamamen kopukluğa yol açabilir. Örneğin, odasını tek başına topladığında veya size yardım ettiğinde bunu takdir edin. “Fark ettim, bu gerçekten hoşuma gitti, teşekkür ederim” demeniz bile yeterli. Araştırmalar, ebeveynlerinden düzenli olarak övgü alan ergenlerin özgüveninin daha yüksek olduğunu ve davranışlarının daha olumlu yönde seyrettiğini ortaya koyuyor.

  • Tepkilerinizi Kontrol Edin, Sakin Kalın: Genç bir insanın saygısız veya öfkeli çıkışları karşısında anne-baba olarak sinirlenmeniz çok doğal. Ancak burada dengeyi sağlayacak kişi siz olmalısınız. Ergeniniz size bağırdığında veya sizi kızdıracak bir şey söylediğinde, mümkün olduğunca soğukkanlılığınızı koruyun. Siz yüksek sesle bağırdığınızda veya öfkeyle tepki verdiğinizde, tartışma alevlenecek ve kontrolü tamamen yitireceksiniz. Unutmayın, siz yetişkinsiniz ve kendinizi kontrol etme beceriniz daha gelişmiş; ergeniniz ise o anda yoğun duygu patlaması yaşıyor ve kendini frenlemekte zorlanıyor. Gerekirse derin bir nefes alın, içinizden 10’a kadar sayın ve birkaç saniye düşünün öyle cevap verin. Çatışmayı hemen o an çözmek zorunda değilsiniz. Her ikiniz de çok öfkelendiyseniz, biraz ara verip sakinleştikten sonra konuyu tekrar konuşmayı teklif edin. Böyle yaptığınızda gencinize de duyguları kontrol etme ve sorun çözme konusunda model olursunuz.

  • Birlikte Zaman Geçirin: Ergenlikte iletişim sadece konuşmaktan ibaret değildir. Bazen en iyi diyaloglar, aslında hiç konuşmadan da kurulabilir. Çocuğunuzla birlikte her ikinizin de sevdiği bir aktivite yapın – örneğin birlikte film izlemek, maç yapmak, konsol oyunu oynamak, yürüyüşe çıkmak veya mutfakta beraber yemek hazırlamak. Bu tür paylaşımlar, aranızdaki bağı güçlendirir ve gencin, sizinle zaman geçirmenin keyifli olduğunu hissetmesini sağlar. Üstelik böyle anlarda onu sorgulamadığınız veya öğüt vermediğiniz için, kendiliğinden size açılabileceği güvenli bir ortam oluşur. Düzenli aile yemekleri de iletişimi kuvvetlendirmek için harika bir fırsattır – akşam yemeğinde herkes gününü anlatabilir, gündelik konulardan konuşabilir. Bu sayede genciniz, zor konular gündeme geldiğinde de size açılmaktan çekinmeyecektir.

Bu stratejiler zamanla alışkanlık haline geldiğinde, iletişim kanallarınızın açıldığını ve çatışmaların azaldığını fark edeceksiniz. Unutmayın, ergenlik döneminde çat kapı odasına girip “Hadi bana her şeyi anlat” demek genelde işe yaramaz. Onun yerine, doğru anı kollamak (örneğin birlikte bir iş yaparken ya da rahat bir anında) ve dinlemeye hazır olduğunuzu hissettirmek daha etkilidir.

Öfke, Kaygı ve Kimlik Arayışı ile Başa Çıkma Yöntemleri

Ergenlik, duyguların zirvede yaşandığı bir dönemdir. Öfke patlamaları, yoğun kaygılar veya kimlik karmaşası dönem dönem ortaya çıkabilir. Ebeveyn olarak, çocuğunuzun bu zor duygularla başa çıkmasına yardım etmek ve onu doğru yönlendirmek önemlidir. İşte üç önemli alanda pratik başa çıkma yöntemleri:

Öfkeyle Başa Çıkma: Ergenlikte öfke, genelde anlık ve yoğun gelir. Küçük bir olay, genç gözünde dünya meselesi gibi algılanıp büyük tepki yaratabilir. Öfkeli bir gençle başa çıkmanın ilk adımı, sakin kalabilmektir (ki bu, söylemesi yapmasından kolay bir öneridir!). Çocuğunuz size kızgın sözler söylediğinde bunu kişisel algılamamaya çalışın. Örneğin, sinirle “Beni rahat bırak, senden nefret ediyorum!” diyebilir – aslında nefret etmiyordur; o anki öfkesini kontrol edemediği için kırıcı konuşur. Böyle bir tepki karşısında derin bir nefes alıp “Şu an çok kızgınsın, bunu anlıyorum. Ben odadayım, konuşmak istersen buradayım” diyerek onu rahatlamaya ve sözlerini düşünmeye teşvik edebilirsiniz. Fiziksel olarak zarar verici bir davranış yoksa, öfkesini ilk anda sonlandırmaya çalışmak yerine güvenli bir şekilde ifade etmesine izin verin. “Yastığını yumruklamak istiyorsan yumruklayabilirsin, anlıyorum sinirlisin” gibi. Öfke patlaması geçtikten sonra, sakin bir zamanda ne hissettiğini ve neyin onu bu kadar kızdırdığını konuşun. Bu konuşmada yine empati önemli: “Senin açısından bakmaya çalışıyorum, gerçekten haksızlığa uğramış gibi hissetmişsin” diyebilirsiniz. Ardından birlikte çözüm arayın: “Peki bu durumda ne yapsak daha iyi hissederdin, bir düşünelim”. Gerekirse, öfke kontrolü konusunda profesyonel destek almayı teklif edin (okul rehberlik servisleri veya ergen terapistleri bu konuda yardımcı olabilir). Model olmak da çok önemli: Siz kendi öfkenizi sağlıklı şekilde yönettikçe (bağırmadan, sakince çözümler üreterek) o da bunu öğrenecektir. Diyelim trafikte sinirlendiniz; küfretmek yerine derin nefes alıp sakin kaldığınızı görürse, bundan öğrenecektir.

Kaygıyla Başa Çıkma: Ergenlik, aynı zamanda yoğun sınav stresi, sosyal kaygı, gelecek endişesi gibi duyguların da yaşandığı bir dönem. Çocuğunuz bazen “Ya arkadaş bulamazsam, ya rezil olursam, ya başarısız olursam...” gibi endişeler dile getirebilir. Onun kaygılarını küçümsememek ve ciddiye almak gerekir. İlk yapmanız gereken, konuşması için cesaretlendirmek ve iyi bir dinleyici olmaktır. Kaygılar hakkında konuşmak, onların yarattığı baskıyı azaltır. “Bu kadar endişelenmekte haklısın, gerçekten önemli bir konu” diyerek başladığınız bir sohbet, gencin içini dökmesine yardımcı olabilir. Mümkün olduğunca çözüm odaklı olun ama bunu yaparken sabırlı davranın. Örneğin, sınav stresi yaşıyorsa beraber bir çalışma planı yapmayı önerebilirsiniz. Sosyal kaygıları varsa, kalabalık ortamlara bir süreliğine onunla birlikte gitmek gibi kademeli alıştırmalar yapabilirsiniz. Ayrıca kaygı yönetimi tekniklerini birlikte öğrenin: derin nefes egzersizleri, kas gevşetme, meditasyon veya günlük tutma gibi yöntemleri beraber deneyebilirsiniz. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları da kaygıyı azaltmada etkilidir: Yeterli uyku (ergenlerin hala günde 8-10 saate ihtiyacı var), düzenli egzersiz ve dengeli beslenme, hem vücudun hem zihnin dayanıklılığını artırır. Eğer kaygıları günlük hayatını etkileyecek boyuttaysa (örneğin okula gitmek istemeyecek kadar) bir uzmandan destek almayı düşünün. Okul psikolojik danışmanları veya çocuk psikiyatristleri, gençlerdeki anksiyete konusunda uzmanlaşmışlardır ve gerekirse profesyonel yardım almak bu süreci sağlıklı atlatmanıza yardımcı olur.

Kimlik Arayışını Destekleme: Ergenlik, bir gencin “Ben kimim?” sorusuna yanıt aradığı, kendi değerlerini ve kişiliğini oluşturmaya çalıştığı bir dönemdir. Bu süreç bazen kimlik karmaşası ile birlikte gelir; genç, ne yapmak istediğini, neye inanacağını, hangi gruba ait olduğunu kestirmekte zorlanabilir. Ebeveynler için bu arayışın dışavurumları (tuhaf giyim tercihleri, sürekli değişen hobi veya arkadaşlar, radikal fikirler) endişe verici olabilir. Fakat bilin ki bu arayış süreci sağlıklı ve gereklidir. Gencinizin farklı yönelimleri denemesini tamamen engellerseniz, kendi kimliğini bulmasını zorlaştırabilirsiniz. Onun yerine, güvenli sınırlar içinde özgürlük tanıyarak kendini keşfetmesine fırsat verin. Örneğin saçını farklı renge boyatmak istiyorsa ve bu okul/iş gibi ortamlarda büyük bir problem yaratmayacaksa, izin verebilirsiniz. Odanın duvarlarını sevdiği posterlerle doldurmasına, kendi tarzını yansıtmasına müsaade edin. Bu, ona “Seni olduğun gibi kabul ediyoruz” mesajı verir. Tabii ki değerler ve güvenlik konusunda rehberlik etmeye devam etmek önemli: Eğer kimlik arayışı sırasında zararlı alışkanlıklara yönelirse (örneğin kötü arkadaş çevresi, madde kullanımı gibi) burada kararlı bir duruş sergilemelisiniz. Ama temel olarak, gencin ilgi alanlarına saygı duyun ve onu cesaretlendirin. Mesela bugün rap müziğe merak sardı, yarın bırakıp klasik müziğe yönelebilir – bu gelgitleri anlayışla karşılayın. Ailesinden bu desteği gören genç, ebeveynlerini bir düşman ya da engel olarak değil, değer veren birer destekçi olarak görür. Böylece sizinle önemli konuları daha açık konuşabilir, yol ayrımlarında fikrinizi almaya daha istekli olur. Kimlik arayışı konusunda sabırlı olun: Bu belki de uzun sürecek bir yolculuk, fakat sonunda kendi ayakları üzerinde duran, özgüvenli bir birey olarak çıkacak.

Sınır Koyma ve Özgürlük Dengesi

Ergenlik döneminde ebeveynlik, disiplin ile özgürlük arasında hassas bir denge kurmayı gerektirir. Ne tamamen başıboş bırakmak doğru, ne de sıkı sıkıya kontrol edip gence hiç alan tanımamak... İkisinin ortasında, sevgi ve saygı temelinde bir denge yakalamak en ideali. Peki bu denge pratikte nasıl sağlanır?

  • Açık ve Net Kurallar Belirleyin: Aile içinde uyulması gereken temel kurallar mutlaka olmalıdır (örneğin, belli bir saatte evde olma, ekran süresi, saygılı üslup gibi). Bu kuralları belirlerken mümkünse gencinizle konuşarak belirleyin ve neden önemli olduklarını açıklayın. “Bu kurala uymazsan cezalandırılırsın” demek yerine “Bu kural şu nedenle var” demek, gencin sınırların amacını anlamasına yardımcı olur. Örneğin, “Gece 11’den sonra dışarıda kalmanı istemiyoruz çünkü güvenliğinden endişe ederiz” gibi bir açıklama, kurala mantık kazandırır. Kural koyarken tutarlı olun ama küçük konularda da esneme payı bırakın ki genç çok bunalmış hissetmesin.

  • Karar ve Sorumluluklara Ortak Edin: Ergenler kendi hayatları üzerinde söz hakkı isterler. Uygun konularda ona seçim şansı tanıyın. Örneğin, odasının düzeni konusunda belirli sınırlar koyup (çok dağınık olmaması gibi) detayları ona bırakabilirsiniz. Veya hafta sonu yapacağı etkinlikler konusunda seçenekleri beraber değerlendirin. Ayrıca evde bazı sorumluluklar verin (kendi çamaşırını toparlamak, sofrayı kurmak gibi). Böylece, özgürlük alanı genişlerken sorumluluk bilinci de gelişir. Kendi kararlarının sonuçlarıyla yüzleşmeyi bu yaşta öğrenmesi, ileride daha bilinçli kararlar almasını sağlar.

  • Açık İletişim ve Müzakere: Sınırlarla ilgili konularda tek taraflı dikte etmek yerine, açık iletişime dayalı bir yaklaşım benimseyin. Kural veya beklenti belirlerken gencinizin de fikrini sorun, ona da söz hakkı tanıyın. Elbette son kararı ebeveyn olarak siz verebilirsiniz, ancak sürece dahil edilmek gence değer verildiğini hissettirir. “Hafta içi bilgisayar kullanım süren günde 1 saat olsun diyoruz, sence nasıl bir çözüm olabilir?” gibi sorularla onun bakış açısını anlamaya çalışın. Kuralların neden konduğuna dair karşılıklı bir anlayış oluşturmak, çatışmaları azaltır. Eğer genç belirli bir kurala çok karşı çıkıyorsa, birlikte orta bir yol bulmaya çalışabilirsiniz. Örneğin, hafta sonu eve dönüş saati konusunda o gece yarısı ister, siz 10 dersiniz; belki 11’de anlaşabilirsiniz. Bu tür pazarlıklar, hem onun görüşlerine değer verdiğinizi gösterir hem de sorumluluk almayı öğrenir.

  • Esneklik ve Anlayış: Her kural katı bir şekilde uygulanmak zorunda değildir. Bazen duruma ve gencin olgunluk düzeyine göre esneme payı bırakmak, çatışma yerine işbirliğini getirir. Örneğin, normalde bilgisayar oyunlarına haftada şu kadar saat izin veriyorsunuz diyelim, ama çocuğunuz o hafta tüm ödevlerini yapmış ve arkadaşlarıyla çevrimiçi bir oyun planladı. Bu durumda istisna yapıp biraz daha oynamasına izin verebilirsiniz. Böyle durumlarda “Bugünlük kuralımızda esneklik yapıyorum çünkü ...” diye açıklarsanız, bunun bir istisna olduğunu da anlamış olur. Ergenlerin ihtiyaçları sürekli değişir; bazen daha fazla özgürlük ister, bazen bir konuda desteğe ihtiyaç duyarlar. Duruma göre yaklaşımınızı gözden geçirmek, sağlıklı özgürlük dengesini korumanızı sağlar.

Modern yaklaşımlar, ebeveynlere “otoriter polis” ya da “her şeye izin veren arkadaş” olmaktan ziyade, bir “deniz feneri” (lighthouse parent) rolü üstlenmelerini öneriyor. Deniz feneri ebeveyn, tehlike anında yol gösteren ama geminin rotasını kaptana (gence) bırakan kişidir. Yani sadece gerçekten önemli konularda (güvenlik, etik değerler, sağlık gibi) sınırları net çizer, bunun dışındaki alanlarda gencin kendi kararlarını almasına alan tanır. Bu yaklaşım, gence hem güvende olduğunu hem de özgür olabildiğini hissettirir. Örneğin, eğitim ve sağlık gibi konularda temel kurallarınız net olsun (okula devam, zararlı maddelerden uzak durma vb.). Giyim tarzı, oda düzeni gibi kişisel konularda ise mümkün olduğunca seçimlerini kendi yapmasına izin verin. Böylece genç, kendi hayatının sorumluluğunu almayı öğrenirken, sizin belirlediğiniz sınırların da anlamını kavrayacaktır. Bu denge, uzun vadede onun kendine disiplin uygulayabilen ama aynı zamanda öz güvenli bir birey olmasına katkı sağlar.

Ebeveynlerin Kendi Duygusal Durumlarını Yönetmesi

Ergenlik döneminde çocuğunuza destek olabilmeniz için önce kendi duygusal sağlığınıza dikkat etmelisiniz. Unutmayın, fırtınalı bir denizde gemiyi limana sağlam ulaştırmak için kaptanın sükuneti önemlidir. Eğer siz ruhen tükenmiş, öfkeli veya kaygılı olursanız, çocuğunuza yardımcı olmanız da zorlaşır. Bu nedenle ebeveyn olarak kendi duygusal dayanıklılığınızı artırmaya çalışın.

  • Sabır ve Sakinlik Pratiği: Ergenlik, ebeveynin bol sabır sınavına tabi tutulduğu bir dönemdir. Çocuğunuzun ani çıkışlarına, inişli çıkışlı ruh hallerine karşı soğukkanlı kalabilme becerisi geliştirin. Tabii ki her zaman mükemmel olamazsınız; sizin de patladığınız anlar olacaktır. Önemli olan, bu anlardan ders alıp bir dahaki sefere daha iyi yönetmeye çalışmaktır. Derin nefes egzersizleri, 10’a kadar sayma tekniği, kendinize kısa bir mola verme gibi yöntemler işe yarar. Örneğin tartışma alevlendiğinde “Biraz sakinleşelim, sonra konuşalım” demek, kontrolü kaybetmenizi engeller. Eğer istemeden çok bağırdıysanız veya sert tepki verdiyseniz, olay sonrasında özür dilemekten çekinmeyin. Bu, ona hem hataların insana özgü olduğunu gösterir hem de model alma açısından değerlidir (çünkü o da hata yaptığında özür dilemenin erdem olduğunu görür).

  • Destek Alın ve Paylaşın: Kendi duygularınızı yönetmekte zorlandığınızda bir destek sistemi oluşturun. Eşinizle duygularınızı paylaşın, güvendiğiniz bir arkadaşınıza dertleşin veya benzer yaştaki çocuğu olan ebeveynlerle konuşun. Başka anne babaların da benzer sıkıntılar yaşadığını duymak, yalnız olmadığınızı hissettirir. Gerekirse bir uzmandan (psikolog, aile terapisti vb.) birkaç seans destek almak da çok normal ve faydalı olabilir. Unutmayın, siz iyi oldukça çocuğunuza da daha iyi destek olabilirsiniz. Kendi ebeveynlerinizle ergenlik döneminizi konuşmak da bazen perspektif kazandırır – belki siz de onlara zor anlar yaşattınız ve şimdi bunu gülerek hatırlıyor olabilirsiniz. Bu da “Bu dönem geçecek” mesajını size hatırlatır.

  • Kendinize Zaman Ayırın (Öz Bakım): Yoğun iş temposu, ev sorumlulukları derken kendinizi unutmayın. Kendi fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarınızı ihmal etmemeniz, ergen bir çocuk yetiştirirken ihtiyaç duyacağınız enerjiyi ve sabrı size verecektir. Her gün sadece kendiniz için yapacağınız küçük bir şey olsun: 15 dakikalık bir yürüyüş, sevdiğiniz bir kitabı okumak, meditasyon yapmak ya da bir hobiyle uğraşmak gibi. Bu “şarj” anları, stresinizi azaltır ve çocuğunuzla yaşadığınız zorluklara karşı daha dayanıklı olmanızı sağlar. Ayrıca kendi kendine yetebilen, hobileri olan, sağlığına dikkat eden bir ebeveyn modeli görmek, çocuğunuza da olumlu örnek olacaktır.

  • Gerçekçi ve Şefkatli Olun: Kendinize karşı da şefkatli olun. Mükemmel ebeveyn diye bir şey yoktur. Ergenlik sürecinde hatalar yapabilir, bazen yanlış tepkiler verebilirsiniz. Önemli olan bunları düzeltmeye istekli olmanız ve çocuğunuza olan sevginizin her daim hissedilmesidir. Çocuğunuza da bunu yansıtın: “Bazen ben de yanlış yapabilirim ama seni seviyorum ve birlikte öğreniyoruz” mesajı verin. Bu, aranızdaki güven bağını sağlam tutar.

Sonuç olarak, ergenlik dönemi fırtınalı denizler gibidir; hem genç hem ebeveyn için inişli çıkışlı anlar içerir. Ancak sevgi, sabır, anlayış ve bilgi ile donanmış bir ebeveyn, bu fırtınalı denizde çocuğuna rehberlik edebilir. Çocuğunuzun bu dönemde aslında sizi hala çok sevdiğini ve ihtiyaç duyduğunu, sadece bunu farklı biçimde ifade ettiğini unutmayın. Ona alan tanıyın ama arkasındaki destek olmaya devam edin. Günün sonunda, ergenlik sona erdiğinde, size minnettar olacak, güçlü ve sağlıklı bir birey yetiştirmiş olmanın huzurunu yaşayacaksınız. Her şeyden önemlisi, bu süreçte yalnız değilsiniz – milyonlarca ebeveyn benzer yollardan geçiyor ve doğru adımlarla bu yollar aşılabiliyor. Sabrınızın meyvelerini toplayacağınız günler yakındır.

Comments


bottom of page